Bazen bir hikâye anlatmak gerekir… Çünkü bazı soruların cevabı sadece kanun maddelerinde değil, insanların yaşadıklarında gizlidir. Bugün sana, “Her duruşmaya katılmak zorunlu mu?” sorusunu anlamanın en insani yolunu anlatacağım: bir hikâyeyle.
Bir Boşanmanın Hikâyesi: Ayşe ve Mert
Ayşe ve Mert, yıllarca süren evliliklerini artık sürdüremeyeceklerini anladıklarında yollarını ayırmaya karar verdiler. Bu karar kolay olmadı. Birlikte kurdukları hayaller, anılar ve umutlar, mahkeme salonunun soğuk duvarları arasında yavaş yavaş çözülüyordu.
Ayşe, yüreğinde bin bir duygu taşıyan bir kadındı. Onun için bu süreç sadece hukuki bir mesele değildi; bir kapanış, bir vedaydı. Her duruşmaya gitmek, kendi hikâyesine sahip çıkmak gibiydi. Mert ise farklı düşünüyordu. Ona göre bu bir stratejiydi. Avukatıyla plan yapıyor, duruşmalara sadece gerektiğinde katılıyor, duygular yerine adımlarını dikkatle hesaplıyordu.
Empatinin ve Stratejinin Karşılaşması
İlk duruşma günü geldiğinde Ayşe sabahın erken saatlerinde adliye kapısındaydı. Elinde dosyalar, kalbinde bir düğüm… Mert ise avukatının tavsiyesiyle duruşmaya gelmemişti. Çünkü gelmesi zorunlu değildi. Avukatı onun adına her şeyi halledebilecekti.
Ayşe için bu yokluk bir hayal kırıklığıydı. “Bunca yıl birlikte olduk, şimdi bu vedada bile yanımda değil mi?” diye düşündü. Mert ise farklı bir noktadaydı. Ona göre duygular bu işin dışında kalmalıydı. Mahkeme, duyguların değil kuralların yeriydi.
Bu noktada birçok insan gibi onlar da aynı soruyla yüzleşmişti: Her duruşmaya katılmak zorunlu mu?
Hukukun Gerçeği: Katılım Zorunluluğu Ne Zaman Var?
Cevap aslında hem evet hem hayır.
Boşanma davalarında tarafların her duruşmaya katılması genellikle zorunlu değildir. İlk duruşmada hâkim, tarafların ifadelerini almak için onları çağırabilir. Bu durumda en az bir kez mahkemeye bizzat gitmek gerekir.
Sonraki duruşmalarda ise avukatlar vekaletnameyle sizi temsil edebilir. Yani fiziksel olarak orada bulunmanız gerekmez.
Ancak hâkim, gerekli gördüğü hallerde tarafların duruşmada bizzat bulunmasına karar verebilir. Bu durumda katılmamak süreci uzatabilir ya da aleyhinize sonuçlar doğurabilir.
Bu yüzden, “katılmak zorunlu mu?” sorusunun cevabı aslında davanın gidişatına, hâkimin kararına ve avukatınızın stratejisine bağlıdır.
Görünmeyen Gerçek: Katılmak Bazen Bir Sözsüz Mesajdır
Mert, ikinci duruşmada da gelmedi. Avukatı tüm savunmayı yaptı, belgeleri sundu. Hukuki açıdan hiçbir sorun yoktu. Fakat Ayşe’nin gözünde bu bir uzaklaşma sembolüne dönüşmüştü. O, karşısında gözlerinin içine bakarak konuşacak birini beklemişti. Mert’in yokluğu, onun için bir kayıtsızlık anlamına geldi.
İşte bu yüzden, sadece hukuki değil, duygusal bir boyutu da vardır bu meselede. Duruşmaya katılmak, bazen bir şeyleri geride bırakırken “Ben buradaydım.” demenin bir yoludur.
Son Söz: Sadece Hukuki Bir Karar Değil
Her duruşmaya katılmak zorunlu değildir, evet. Avukatınız sizi temsil edebilir, hukuki haklarınız eksiksiz savunulabilir. Ama bazen mesele sadece bir dava değildir. Bazen orada bulunmak, geçmişe bir saygı göstermek, karşınızdakine sessizce “Anladım.” demek anlamına gelir.
Ayşe ve Mert’in hikâyesinde olduğu gibi, biri kalbiyle oradaydı, diğeri aklıyla. İkisi de kendi doğrularıyla hareket etti. Ama her iki yaklaşım da bir gerçeği ortaya koydu: Duruşmada olmak sadece bir zorunluluk değil, bazen bir vedadır.
Hayat bazen bizi mahkeme salonlarına sürükler. O salonlarda sadece hukuk değil, insanlar da konuşur. Ve bazen, orada olmakla olmamak arasındaki fark, bir hikâyenin nasıl hatırlanacağını belirler.