Gonore Ne Yapar? Bedenin Sessiz Hikâyesi Üzerine Edebi Bir Düşünce
Kelimeler bazen ilaç gibidir; doğru seçildiklerinde iyileştirir, yanlış kullanıldıklarında derinleştirir yarayı. Hastalık dediğimiz olgu da çoğu zaman yalnızca tıbbın konusu değildir—o, insan ruhunun, arzularının ve hatalarının sessiz bir anlatısıdır. Gonore bu bağlamda, hem bedensel hem de ahlaki bir metafor olarak insanın kendi sınırlarıyla yüzleşmesidir. “Gonore ne yapar?” sorusu, sadece mikrobiyolojik bir sorunun değil, aynı zamanda insanın kendine yönelttiği en eski sorulardan biridir: Arzunun bedeli nedir?
Hastalığın Dili: Kelimelerin Çürüyen Sınırında
Bir hastalığı anlamak, bir hikâyeyi anlamak gibidir. Her ikisi de başlangıçta sessizdir, sonra semptomlarla, yani kelimelerle görünür olur. Gonore de böyledir. Tıpta Neisseria gonorrhoeae adıyla bilinen bu bakteri, bedene sessizce girer ve kendini ifşa etmeden yayılır. Bu yönüyle, Kafka’nın öykülerindeki görünmeyen ama hissedilen sıkışmışlık halini andırır. Beden bir bürokrasiye dönüşür; hücreler, damarlar ve organlar birer dosya gibi işlem görür. İnsanın kendi vücudunda yabancılaşmasıdır bu.
Gonore, yalnızca fiziksel bir hastalık değildir; o, insanın arzusu ile pişmanlığı arasındaki çatlağa yerleşir. Tıpkı Albert Camus’nün “Veba”sındaki salgın gibi, bireysel hatalardan toplumsal sorguya uzanır. Çünkü her bulaş, bir temas hikâyesidir; her temas, bir kararın sonucudur.
Bedenin Romanı: Gonore Ne Yapar?
Modern tıbbın diliyle konuşacak olursak, gonore; idrar yollarında, üreme organlarında ve bazen boğazda ya da gözde enfeksiyonlara neden olur. Kadınlarda pelvik inflamatuvar hastalık, erkeklerde ise epididimit ve iltihaplı ağrılar doğurabilir. Ancak bu belirtiler, edebi anlamda birer “itiraftır”. Çünkü beden konuşmayı öğrenir. Ağrı, bedensel bir cümledir. “Benimle ilgilen,” der. Bu yüzden, gonore ne yapar sorusunun yanıtı yalnızca tıbbi değildir: Gonore, bedeni konuşturur. Sessizliğin dilini çözer.
Gonore ne yapar? Bazen bir insanı utandırır, bazen farkındalık kazandırır. Tıpkı bir karakterin romanın ortasında kendi hatasını fark etmesi gibi, hastalık da insana “sınırlarını” gösterir. Bu bağlamda gonore, insanın bedenle yaptığı anlaşmanın bozulmuş hâlidir. Dostoyevski’nin kahramanları gibi, insan da bu ihanetin ağırlığını taşır; kendi bedenine, kendi seçimlerine, kendi suskunluğuna karşı.
Bir Metafor Olarak Gonore: Arzu ve Ceza
Edebiyat tarihinde arzu, çoğu zaman hem yaşamın motoru hem de felaketin kaynağı olarak betimlenir. Madame Bovary, tutkularıyla kendi bedenini tahrip ederken, Hamlet kararsızlık içinde kendi ruhunu tüketir. Gonore de bu ikiliğin biyolojik bir temsili gibidir: yaşamı sürdürme isteğiyle ölüm korkusunun aynı bedende çarpışması. Arzu, bakteriye dönüşür; ceza, ateş ve acı biçiminde geri döner.
Bu yönüyle gonore, modern dünyanın ahlaki alegorisidir. İnsan teknolojiyle, bilgiyle ve ilaçla kendini koruduğunu düşünür ama en basit arzularında hâlâ kırılgandır. Gonore, insana bunu hatırlatır: beden, hâlâ doğanın parçasıdır; arzular, hâlâ kontrol edilemezdir.
Gonore ve İnsanın Kırılgan Hafızası
Hastalık, insanlık hafızasında bir tür “bedensel tarih”tir. Her hastalık, bir çağın aynasıdır. Gonore, moderniteyle birlikte şekillenmiş bir hastalıktır: hızlı ilişkiler, gizlenen arzular, kent yaşamının anonimliği. Tıpkı bir şehir romanındaki karakterler gibi, insanlar kalabalıklar içinde birbirine dokunur ama birbirini tanımaz. Enfeksiyon, bu yabancılaşmanın biyolojik yankısıdır.
Gonore ne yapar? Bizi yavaşlatır. Bizi durdurur. Bir anlığına bedenin farkına varmamızı sağlar. Bu yönüyle bir “duraklama” hastalığıdır. Virginia Woolf’un “Bir Hastalık Üzerine” denemesinde dediği gibi: “Hastalık, bilincin yeni bir topografyasını çizer.” Gonore de insanın topografyasını yeniden çizer; sınırlarını, korkularını ve arzularını görünür kılar.
Sonuç: Şifa mı, Farkındalık mı?
Tıp, gonoreyi antibiyotiklerle tedavi eder; genellikle seftriakson gibi ilaçlar, bakteriyi ortadan kaldırır. Fakat edebiyatın gözünde, asıl tedavi farkındalıktır. Gonore, insana kendi kırılganlığını hatırlatır; arzu ve sorumluluk arasındaki dengenin ne kadar ince olduğunu gösterir. Bazen en derin şifa, bir hastalığın bıraktığı izde saklıdır.
Belki de bu yüzden, her hastalık bir hikâyedir; her iyileşme, yeni bir başlangıç. Gonore ne yapar? Bizi kendimize döndürür. Ve belki de en çok, bu yüzden önemlidir.
Okura Çağrı
Senin için “hastalık” neyi temsil ediyor? Arzu mu, pişmanlık mı, dönüşüm mü? Yorumlarda kendi çağrışımlarını paylaş. Çünkü kelimeler, tıpkı antibiyotikler gibi, doğru kullanıldığında iyileştirir.